Tuzun Hayatımızdaki Yeri

Tuzun Hayatımızdaki Yeri

Tuz, çoğu zaman zararlı olarak kabul edilen gıda maddelerinden birisi. Aslında tuzun zararı da dozunda kullanılmamasından kaynaklanıyor. Her şeyin fazlasının zararlı olduğu gibi, tuzun da fazlası sağlığa ciddi oranda zarar getirebiliyor.

İnsanlık tarihi boyunca çeşitli yöntemlerle çıkarılan ve üretilen tuz çeşitleri, bozulabilecek besin maddelerini uzun süre koruyabilmek amacıyla da kullanılmıştır. Tuzun bu özelliği, ticaret konusunda da aranılan bir hammadde olmasına neden olmuştur.

Dünya üzerinde bulunan her ülkenin yemek kültüründe sofra tuzu mutlaka vardır ve yemeklerin olmazsa olmaz bir öğesidir. Bir tutam da olsa tuz, mutlaka her yemeğin tadını dönüştüren bir özelliğe sahiptir. Öyle ki, tuzsuz yemeğin tadı olmaz; çok tuzlu yemeğin de tadı bozulur.

Tuz, canlılar için besin maddesi olması dışında; hayvan besiciliği, dericilik, kimya sanayi ve su yumuşatma sistemleri gibi alanlarda da kullanılıyor.

Bu yazımızda; tuzun ne olduğundan tarihsel geçmişine, tuz çeşitlerinden tuzun üretimine kadar derinlemesine bir yolculuğa çıkacağız.

Tuzun Tarihsel Yolculuğu

Tuzun tarihsel yolculuğu, insanlık tarihinden eskidir elbette ki, ancak insanların tuzu işlemesi ve kullanmasıyla birlikte başladığı kabul edilir. Tuz üretimi, tarih öncesinde yaşamış olan antik medeniyetlerden beri var olan bir iştir.

Yemek tuzunun insanlık tarihindeki önemini anlamak için, onun tarihteki ismine bakmamız bile yeterli olabilir. Tuz, tarihsel geçmişte ‘beyaz altın’ adıyla bilinen bir maddedir.

Tuzun, 5000 yıl kadar önce Çin’de keşfedilmiş olduğu biliniyor. Sümer ve Babil uygarlıkları bozulabilecek besin maddelerini muhafaza etmek için tuz kullanmışlardır. Bunun dışında, et ve balığı tuzlayıp saklayan ilk uygarlığın da Mısır uygarlığı olduğu bilinenler arasındadır. Ayrıca milattan önceye dayanan eski Çin belgelerinde, Mısır mezarlarında tuzlanmış olarak bulunan balık eti ve kuş eti olduğu da belirtiliyor. Yapılan tarihsel araştırmalara göre, Mısırlılar Nil nehrinin deltasında suyu buharlaştırma yoluyla tuz üretmişlerdir.

Tuz kullanımının yaygınlaşması, dünya genelindeki ticaret yollarının bulunmasıyla sağlanmıştır. Tuzun ticarî bir hammadde olarak kullanılmaya başlanmasından önce, tuzun kullanımı bu kadar yaygın olamamıştır. Tuz ticareti, Baharat Yolu ve İpek Yolu gibi ticaret yolları sayesinde birçok kıtaya ve birçok ülkeye taşınmıştır.

Orta Çağ ve sonraki çağlarda tuz, çok pahalı besin maddesi olarak kullanılmıştır. Tuzun pahalı olmasının nedeni de üretim şekli ve nakliye maliyetleri. Ayrıca Romalılar, Venedikliler, Çinliler, Fransızlar ve birçok uygarlık, tuz vergisi de almıştır. Anadolu medeniyetlerinin tuz konusundaki ilk yazılı kaynakları ise Hititlere dayanıyor.

Tuz Nedir? Kaynak Tuzu Nedir?

“Tuz nedir?” diye düşünürsek; aklımıza ilk olarak, yemeklere katılan sofra tuzu gelir. Oysa ki tuz, soframızın dışında tüm hayatımızda yeri olan bir maddedir. ‘Tuz’un tanımı, bir asit ve bir baz öğesinin tepkimesi sonucu oluşan kimyasal bir madde olarak açıklanır. Tuzu meydana getiren sodyum ve gaz özelliği taşıyan klorür tepkimeye girince, sodyum klorür maddesi olan tuz ortaya çıkar.

Tuzun içinde bulunan klorid elementi, canlıların sindirim ve solunum sistemlerinde ihtiyaç duyulan bir madde olarak bilinir. Sodyum elementi de besin maddelerinin ve oksijenin taşınması, sinir iletilerinin aktarılması ve kas hareketlerinin sağlanmasında gerekli olan bir elementtir.

İnsan vücudunda kimyasal olarak da bulunan tuz, fiziksel işlemler sonucunda vücutta kaybedilir. Kaybedilen tuzun da besinler aracılığıyla yerine konulması gerekir. Aksi takdirde insan sağlığı da olumsuz derecede etkilenir.

Buradan anladığımız gibi tuz, sofralarımızın dışında vücudumuzun sağlığı için de olmazsa olmaz bir maddedir. Tuzun olmadığı bir durumda, dünyadaki yaşamın dengesi bile bozulma aşamasına gelebilir. Tuz, canlıların kimyasal yapısında var olduğu için, canlılar tuz olmadan uzun zaman yaşayamaz.

Gelelim kaynak tuzuna; kaynak tuzu denince akla ilk gelen Delice Tuzu’dur. Bu tuz İç Anadolu’nun yeraltı kaynaklarından elde edilen en saf ve en sağlıklı tuz çeşidi olarak biliniyor.

‘Kaynak tuzu’, belirli bölgelere özgü olan yeraltı kaynak suları ve eriyen tuzlu kaya parçalarının birleşerek sıvı bir formda yeryüzüne çıkan tuz çeşididir. Kaynak tuzunun, güneşin altında bulunan tuz havuzlarında bekletilerek elde edilen bir özelliği bulunuyor.

Kaynak tuzu, yeraltında bulunan kaya tuzlarının minerallerine sahip olan özel bir tuz çeşididir. Kaynak tuzları, çıkarıldığı bölgeye özgü yeraltı kaynak sularında var olan mineralleri de içerir.  Bu nedenle canlıların vücudu için ihtiyaç duyduğu birçok minerali de taşır. Bu yüzden, kaynak tuzlarının diğer tuzlara oranla daha sağlıklı olduğu biliniyor. Dolayısıyla, az bulunan ve üretimi de sınırlı olan bu tuz çeşidi; insan sağlığına en faydalı tuz çeşitlerinin başında geliyor.

Diğer Tuz Çeşitleri

Tuz dendiğinde elbette ki aklımıza ilk önce sofra tuzu geliyor. Ancak tuzun başka çeşitleri de bulunuyor. Tuz çeşitlerini kısaca özetleyelim.

1. Sofra tuzu:

Piyasada karşımıza çıkan tuzların büyük bir çoğunluğu sofra tuzudur. Sofra tuzunun sodyum klorür oranı, çoğunlukla yüzde 97 veya 99 oranındadır. Sofra tuzlarına genellikle topaklanma önleyen bazı koruyucu maddeler ekleniyor. Saflaştırma işlemi esnasında, iyottan farklı bir madde olan iyodür maddesi de ekleniyor. Böylelikle sofra tuzu elde edilmiş oluyor.

2. Deniz tuzu:

Bu tuz çeşidi, deniz suyunun buharlaştırılması yoluyla elde edilir. Deniz tuzları; suyun bulunduğu bölgeye, içindeki minerallere ve buharlaştırma yöntemlerine bağlı olarak da farklılık gösterebiliyor. Buharlaştırma yönteminde; büyük boyutlu tuzlar, temizlenmeleri için kaynatıldıktan sonra kristal hale gelene kadar ısıtılıyor. Deniz tuzları, temizlik sektöründe kullanılabildiği gibi, sofra tuzu olarak da kullanılabiliyor.

3. Himalaya tuzu:

Himalayaların güney kısmında bulunan bir bölgeden elde edilen Himalaya tuzu, kalın yapılı bir tuzdur. Kimyasal özellik olarak sofra tuzuna benzeyen Himalaya tuzu; çinko, kalsiyum, demir ve magnezyum gibi mineraller açısından zengindir. Yapısal olarak saf olmadığı için, arıtma işlemine alınmadan gıda ya da endüstri alanlarında kullanılamaz.

4. Kaya Tuzu:

Kaya tuzu, yapısal açıdan sodyum klorürün mineral bir formu olduğu söylenebilir. Tuzun işlenmemiş ve saf hali olarak bilinen kaya tuzu, temel mineralleri içermesinden dolayı  önemlidir. İnsan vücudunun, bu minerallere ihtiyacı olduğu için; kaya tuzu insan sağlığı için ayrı bir öneme sahiptir. Ayrıca kaya tuzunun radyasyon emen özelliği sayesinde, insan sağlığına ayrı bir faydası bulunuyor.

Tuz Nasıl Çıkartılır ve Üretilir?

Tuzun tanımına, tarihçesine ve çeşitlerine değinmemizin yanı sıra; tuzun nasıl çıkartıldığına da göz atmamız gerekir. Tuzun çeşitlerine göre, çıkartılma şeklinin de farklılaştığını söyleyebiliriz.

Kaynak tuzu, deniz tuzu ve göl tuzu doğal yollarla buharlaştırılarak elde edilen bir özellik taşır. Buharlaştırma sonrasında tabaka haline gelen tuzlar, kazıma araçları kullanılarak üretilir. Kaya tuzu ise; kaynak tuzu, deniz tuzu ve göl tuzundan farklı yollarla elde edilir. Yer altında açılan galerilerde bulunan tuz kütlelerinin patlatılması yoluyla tuzlar parçalanır ve bu şekilde kaya tuzu elde edilir.

Bu özet bilgiden sonra, bu üretim aşamalarını biraz daha açmamız yerinde olacaktır. Tuzun üretilme aşamasını üç bölümde inceleyebiliriz. Bunlar:

1. Deniz Tuzunun Üretimi:

Ülkemizin üç yanı denizlerle çevrili olduğu için, deniz tuzunun üretimi sıklıkla yapılan bir üretim yöntemidir. Özellikle İzmir ve Balıkesir civarında bulunan tuzlalarda deniz tuzu üretimi yapılıyor. Deniz tuzu üretimi; iklime bağlı bir şekilde ve Solar Evaporasyon adı verilen yöntemle yapılır. Deniz suyunun Evaparosyon havuzlarına doldurulması işlemi genellikle ilkbahar aylarında başlar. Deniz suyu, bu havuzlarda güneş altında buharlaştırılır sonrasında ‘soğuk su yedeği’ denen havuzlara iletilir. Bu havuzlara gelen deniz suyu bekletilir ve yabancı maddelerin dibe çökertilmesi sağlanır. Daha sonra bu sular ‘yedek su’ havuzlarına iletilir ve yeterince bekletilir. Sonrasında sular ‘sıcak su’ havuzlarına iletilir ve yine bekletilir. Sıcak su havuzları bölümüne gelen sular, son olarak kristalizasyon havuzlarına aktarılır. Bu işlemlerin tekrar edilmesi yoluyla tuz elde edilmiş olur.

2. Kaya Tuzu Üretimi:

Kaya tuzu, ülkemizde yer alan beş tane kaya tuzlasında ve kapalı madencilik yöntemi kullanılarak üretiliyor. Üretim yöntemi ve bu yöntemde kullanılan teknoloji de oldukça eskidir. Kaya tuzlalarında üretilen tuzun tamamına yakını kimya endüstrisinde, %3’ü kadar küçük bir bölümü de sofra tuzu olarak kullanılıyor.

3. Kaynak Tuzunun Üretimi:

Kaynak tuzu, ülkemizde çok sınırlı bir alanda çıkartılan tuz çeşididir. Özellikle İç Anadolu Bölgesinde, Kırıkkale’nin Delice ilçesinde bulunan yeraltı kaynak sularından doğal yollarla elde edilen kaynak tuzudur. Kaynak tuzunun elde edildiği yer olan Delice, ülkemizin en gelişmiş kaynak suyu tuzlası olarak bilinir. Delice tuzlasının doğal kaynak sularından elde edilen tuzlar doğal olduğu için, rafine işlemi yapılmasına gerek kalmadan kristalize hale gelir. Kaynak sularının koşullarına bağlı bir üretim yapıldığından dolayı da kaynak tuzu üretimi kapasitesi de sınırlı bir şekilde oluyor. Kaynak tuzunun üretim aşaması tamamen doğal yollarla yapıldığı için, sera tipi havuzlarda ve hijyenik koşullarda üretilir. Kaynak tuzu, tuzun en doğal ve saf halidir.

Dünyanın en lezzetli ve sağlıklı tuzlarından biri olan “Delice Kaynak Tuzu” 5000 yıldır doğallığını koruyor. Siz de bu eşsiz lezzeti sofranıza taşımak için “Mayi Tuz” ile tanışın.

Paylaş: